🎯 İlim ile Bilim Arasında Fark Nedir? Atatürk’ün İlminin Manası Nedir?

🎯 İlim ve Bilim Arasındaki Fark Nedir? Atatürk’ün İlminin Manası Nedir? 🎯

Mustafa Kemal Atatürk’ün sahip olduğu ilmin ne anlama geldiğini Atatürk’ü dine yamama çabalarını boşa çıkarmak için açıklamak zorundayım.

Mustafa Kemal Atatürk’ün sözlerini bilmek, öğretmek, öğrenmek aşamasını geçtik. Şimdi o sözlerin manasını öğrenerek yarım kalan devrimi tamamlama aşamasına geçiyoruz.

İlim sahibi olmak Türklerde din inancını yayma ve temsil etme anlamına gelmez.

Tanrı devlet kuran Türklere kut verir. Mustafa Kemal Atatürk bu kutu almış son Türk’tür. Türkiye Cumhuriyeti sonsuza kadar yaşayacaktır. Mustafa Kemal Atatürk’ün askerleri gerektiği zaman ayar vermek için sahne alırlar.

Hz.Muhammed’in Türk olduğunu iddia edenler çıktı ve Mustafa Kemal Atatürk’ü dine yamamak isteyenler bu bağlantı ile oradan yürümeye kalktılar. Buna engel olmak için bunu ilk kez yazmak durumunda kaldım. Atatürk bu yönünü konuşacak biri değildi. Bugün bu mecburiyet kaçınılmaz oldu.

Atatürk ile aldatmakta aşama kaybetmek isteyen şer odakları her yolu deniyorlar.

Son günlerin tartışma konusu ilim nedir? İlim bilim demek midir? İlim dindir vb birçok tanımlama ve yorum okuyoruz.

Dünya da ilk kez ilmin bilim olmadığını aynı zamanda ilmin din olmadığını izah etmeye çalışıyorum.

Bu anlamda daha detaylı bir yazı yazmak ihtiyaç oldu.

Hazreti Muhammed’in Türk olduğunu iddia edenlere bazı sorular sorarak dini kullananları zorda bırakmak durumundayım.

Hazreti Muhammed’in ırkı ile ilgili bir iddiam yoktur. Beni ilgilendiren bir durum değildir.

Nedense Atatürk ile aldatmak isteyenleri ilgilendiren bir duruma dönüşme çabalarını görünce bu konuya izahat getirmek ihtiyacı hasıl olmuştur.

İlk öldürücü soruyu sorayım;

✓ Hazreti Muhammed Türk ise tebliğ ettiği dinin kitabı neden Türkçe değil de Arapça yazıldı?

Ya da hazreti Muhammed Türk’tü Kur’an Türkçe yazılmasın diye mi sonradan Arapça yazıldı?

Hazreti Muhammed’in devlet başkanı olması kut aldığı anlamda ise bir tek Türk olduğunu bu yönü savaşçı olması ile açıklanabilir. Bu bilgiler bile Türk olduğunu açıklamaya ya da iddia etmeye yeterli değildir.

Başka türlü nasıl ispat edilebilir? Bir tek dine alet ederek bu başarılabilir.

Sonradan yazılan Kur’an Hazreti Muhammed’in tebliğ ettiği ile birebir aynı mı? Bakara 89.  ayet pekte öyle olduğunu söylemiyor?

Neden bu dinin kitabı Hazreti Muhammed yaşarken yazılmadı? Neden halife Ömer, Ebubekir ve Ali zamanında değil de Osman zamanında yazıldı? Halife Osman kime yakın bir halifeydi? Kur’an neden Yahudiliği öven bir kitap?

Son soru;

Hazreti Muhammed’in tebliğ ettiği din hala yaşıyor mu? Ya da yerine kim hangi amaçla hangi dini islam dini diye koydu?

Bu sorunlara kim yanıt verebilecek?

Ayıklama yapıyoruz.

Bilim okuyan insanlar ilmin ne olduğunu açıklayamazlar. İlmi, ilim sahibi olan insanlar mana çözerek açıklayabilirler.

Mana ilmini çözmek için ilim sahibi olan insanlar her toplumda var. Bunu yaşayanlar dışında kimse bilmez. Anlayamazlar. Anlayamamış olmaları normaldir. Mana çözmek için ilim sahibi olmuş insanların tek bir özelliği var kimse onları satın alıp çıkarı için kullanamaz çünkü o insanlar beklentisiz olurlar. Bu ilmin zırhı böyle bir ruh ile o insanı donatır.

İlmin okulu yaşamın kendisi ve zulme karşı verilen mücadeledir. Atatürk bunun en güzel örneğidir.

İlim, zorbalık ve zulüm ile mücadele edenlere verilir.

Zulme karşı çıkanların ahlakı ilim ile donatılır. İlim sahibi insanların tavırları, sözleri ve öngörüleri toplumda yaşayan insanlara benzemez.

Türkler de ilmi dine dönüştürmek gibi bir çaba yoktur. İlmi dine dönüştürmek ortadoğu kültürünün bir ürünüdür.

Tanrı devlet kuracak Türklere geçmişte kut verirdi. Atatürk son kut alan Türktür. Tüm kut almış Türklerin ortak bedenlenmiş ruhlarını zırh olarak giymiş bir liderdir.

Bu anlamda eşsiz bir ilme sahiptir.

Geometri kitabı yazan, nutuk ile devrim nasıl yapılır örneğini insanlığa savaş, barış ve dünya siyasetini şekillendiren strateji dehası ile aynı zamanda bir bilim insanıdır.

Atatürk ilim sahibi daha doğrusu kendisi yaşamdan aldığı güçle ilme layık olduğu için bu enerjinin frekansını yakalamış bir dahidir.

Hayatta en hakiki mürşit ilimdir sözü kendi sözüdür.

Benim düşüncelerim bilim ile ters düşerse bilimi seçin diyen de kendisidir.

İlme her insan sahip olamaz bilim ise eğitimini alan her insan sahip olur.

Atatürk, ilim ile bilim arasında ki farkı bilmeyecek biri değildir.

Ayrıca Atatürk ben size dogma ve ayet bırakmıyorum diyerek sahip olduğu ilmin din ile ilgisi olmadığını özellikle ifade ediyor.

Bugüne kadar bu konu Atatürk ile aldatanlar resim ve heykel dışına çıkmadıkları için Atatürk’ün ilmini kimse yazmadı yazamadı ya da yazılması istenmiyordu. Nereye kadar? İşte bugüne kadar sürecek bir serüvendi.

Yaşananlar bir derstir. Bu toplum özünü hatırlayana kadar sürecek bir ders.

Bugünleri bilinçli bekliyordu.

İlmin bir kitabı yoktur. Yüksek ahlaka sahip insanların yüksek düzeyde enerji frekansı ile bağlantı kurarak yaşamda devrim yapma gücüne erişmesi demektir.

Ufkun ötesini görebilme dehasına sahip olmaya ilim sahibi olmak denir.

Bilim madde ve maddeden üretim yapmak için öğrenilen deneme, yanılma, ölçme, tartma ve gelişme aşamaları olan yaşamın içinde bir çabadır.

Radyo frekansı benzeri bir enerji ile evrenin büyük enerji gücünü kullanabilme hakkını elde etme çabası olarak ifade etmek doğru olur. O frekansı yakalayabilen buna sahip olur. Radyo da frekans yakalandığı zaman o radyo dinlenebilir. Evrenin enerjisi de aynı frekans ile çalışır.

Her insan ilim sahibi olmadığına göre bunu anlaması haliyle zordur.

‘İstikbal göklerdedir’ sözü ilim sahibi bir insanın sözü olabilir.

Aynı zamanda bilimi bu alana davet eder.

Biz Atatürk’ün yolundan gitmediğimiz ve onun istediği muasır medeniyet seviyesine bizi ulaştıracak insanlardan oluşan bir toplum yetiştirmediğimiz için bugün bunu başaran ülkelerin sömürgesi olduk.

Din düzeyinde eğitim ve öğretim dayatan toprak ağalığından para ağalığına taşınan feodal zihniyetlere ülke yönetimi teslim edildiği için muasır medeniyet seviyesine ulaşamadık.

Her çaǧ kendi fırsatlarını da sorunlar ile birlikte üretir.

Yeni nesilleri iki kuşak köy enstitüleri düzeyinde üretim içinde eğitim ve öğretim, eğitim ve öğretim içinde üretim anlayışı ile doğaya ve çevreye saygılı ahlaklı üretim ile muasır medeniyet seviyesine ulaşabiliriz.

Siyaset ve sermaye kamburundan kurtulmadan bu mümkün değildir.

İlmi, yaşamın içinde dayatmaya dönüşen zulme karşı yoğunlaşan çabanın karşılığı olarak evrenin desteği olarak da açıklamak mümkündür.

Negatif niyetli İngiliz emperyalizmini yenen Mustafa Kemal Atatürk’ün bu ilmi sayesinde ki savaş ve barış dehasıdır. Aynı zamanda Amerika’nın siyonist negatif çabasını yenecek olanda bu pozitif enerjinin her Türk insanını yürek meydanına çıkardığı gün gerçekleşecektir. Madde gücü ile aldatarak negatif enerji korkusu yayarak bunu engelleme çabaları beyhude bir çabadır.

Evrenin pozitif enerjisi o frekansı yaşam mücadelesi ile arayanı seçer ve bulur.

Bunu söze dökmek o kadar kolay değildir.

Bu ilme sahip olanlar ya devlet kurar ya da ilmi ile toplumları uyaran sanatçı olurlar.

Mustafa Kemal Atatürk bir sözünde sanatçı alnında ışığı ilk hisseden kişidir diyerek kendi sanatını ortaya koyar. Çünkü Anadolu topraklarında bir asır önce alnında ışığı ilk hisseden adam gibi adam odur.

Mustafa Kemal Atatürk ve Yunus Emre bunun en güzel iki örneğidir.

Atatürk ile aldatanların sözcüleri ilmi din ile bağlantı gösterirler. Atatürk’ün ilmi din ise peygamber olduğunu da yakında söylerler. Ya da neden söylemeye cesaret edemiyorlar. İlmin bilim olduğu yanlışından geri döndüklerinde doğruyu bulacaklardır.

İlim sahibi olması Atatürk’ü din ile bağlantılı hale getirmez.

Muhammed peygamberin Türk olduğunu iddia edenler bunu yapmaya kalktılar bile.

Peygamberli ve kitaplı dinlerin hepsi Ortadoğu kültürüne aittir. Sami ırkı ilk sömürgeci ideoloji olarak din üreten ırktır. Bunu dünyada ilk yazan da benim. Ürettikleri dini siyasete alet ederek sömürgeci ideoloji üreten ırkta onlardır. Tanrının yeryüzünde ki gölgesi diye sattıkları devlet yöneticileri kut alan Türk devlet yöneticilerini bu yöntem ile kendilerine hizmet eder hale din sayesinde getirmişlerdir.

Bizim Türk kültüründe inanç temiz vicdan ile Tanrı arasında aracı olmadan yaşanır. Kitap, peygamber, mabet yoktur. Cami Osmanlı imparatorluğunun Ortadoğu kültürü ile ortaya çıkardığı kendini tanrının yeryüzünde temsilcisi gören devlet yöneticilerin kula kulluk ile toplumları din ile aldatan bir kültürün ürünüdür.

Türkiye Cumhuriyetini kuran Mustafa Kemal Atatürk bu dinlerin hepsine siyasi bir ideolojiye dönüşmeme ve devleti ve toplumu tehdit etmeme şartı ile laiklik ilkesinin gereği inancını istediği gibi yaşama hürriyeti vermiştir.

Devrim düşmanlığı ne yazık ki imam hatip okulları ile din eğitimi sayesinde cemaat ve tarikatlara müşteri çoğaltarak, diyanet dinden uzaklaşıp siyasetin emrinde faaliyet gösteren ve fetva kurumuna dönüşerek siyasetin dayatmalarının meşru olması için aracılık yapan bir kurum olarak amacı dışında bir yapıya dönüşmüştür.

Mehdi veya Mesih neden Ortadoğu gibi bir bataklık yerden değil de din ile Türklüğü bir kenara itmiş arap kültürünü din zanneden melezleşmiş müslümanların bir kısmının yaşadığı Anadolu’dan çıkarmaya çaba gösteriyorlar? Bunu anlayabilmek çok zor değil. Çünkü tarikat ve cemaatler ile Anadolu bir bataklığa dönüştürmeye kalktılar. Buna çok güveniyorlar. Şer imparatorluğu kurmak istiyor ve Anadolu toprakları üzerinde sürdürülebilir sömürge düzeni devam etsin istiyorlar.

Cemaat ve tarikatlar kullanılarak Mehdi ve Mesih Anadolu’dan çıkacak diye zemin hazırlıyorlar.

Sosyal ağlarda bu anlamda gelecekten haber veren dijital peygamber diye anılanlanlar bu siyonist projenin taşeronluğunu yapmaktalar.

İlim sahibi olmak işte bu tür faaliyetlerin önceden niyetini anlamak, deşifre etmek ve önlemek için toplumu uyarmak amaçlı bir çabanın sonucudur.

Yaşayan bilir.

Türlerde ilim sahibi insanlar yaşamın yeni misafirlerinde zamanın ihtiyaçlarına uygun bir zamanda başka bedenlerde sır taşıyıcısı olarak enerji ile bedenlenir görev ifa ederler.

Zulmün ayyuka çıktığı her dönemde bu tür ilim sahipleri yaşam sahnesinde yerini alır.

Zalimler zulmü artırmış ise sonları yakın olduğu içindir.

Zarar vermeden yok olmazlar. Buna rıza gösteren toplum en büyük zararı görür.

Kurtuluş direnenlerden gelir.

Mustafa Kemal Atatürk Anadolu üzerinde parlayan bir yıldız olarak hiçbir zifiri karanlık gücün onun ışığını kesmeye gücü yetmez.

Bedeni sahneden çekilmiş olsa bile sonsuzluğun fikri olarak düşmanlarını yine yenecek kudreti onu anlayabilen askerleri ile yenilmez olduğunu göstermektedir.

İç cephede düşmana satılanlar en büyük tehdittir.

Emperyalizmin içimizde ki son gücü onlar olup onlardan kurtulmak çok yakındır.

Türk ulusunun bilinç düzeyi yaşadığı zulüm ile canı yandığı için artmaktadır.

Mustafa Kemal Atatürk’ün manevi mirastan kast ettiği ilmi ve o ilmin gücü ile mücadele ederek yaptığı insanlık devrimleri sonrası akıl ve bilimin yolunu terk etmeden muasır medeniyet seviyesine ulaşarak sonsuzluğa erişecek dünya düzenini yaşatmaktır.

Türklerde madde mirası yoktur. Topraklar herkesindir. Toprak bölünemez. Madde gücü herkes adına devlet dışında hiçbir gücün elinde birikemez. Miras bize arap kültürü ile bulaşmış bir beladır. Toprak ağaları bu sömürge aracı miras yaşasın diye toprak yasasının çıkmasını Atatürk sonrası engelledikleri ve para ağalığı düzenini kurduklarını herkes idrak etmelidir.

Atatürk’ün anlattığı manada ilmine, Cumhuriyet, devrim ve bilime sahip çıkan Türklerin dünyada yapamayacağı hiç bir şey yoktur.

Toprak yasası ile topraklar ulus yararına devlete geçecek. Özel mülk kaldırılacak. Bir insanın beşyüz evi olurken bir başkasının evsiz olması kabul edilemez bir ahlaksızlık düzenidir. Devlet her aileye ölene kadar ev verecek. Mevcut evler herkese yetmezse ihtiyaç kadar ev yapılacak. Kira zulmü bitecek. Tefecilerden borç alınarak ev sahibi olma devri tefecilik biteceği için tarih olacak.

Anayasanın insan haklarının eşitlik ilkesine aykırı bir durumdur.

Kimsenin midesi kimseden büyük değildir. Kimsenin cebi, kasası, maddi gücü devleti ve ulusu tehdit edecek boyutta büyük olamaz. Hiçbir vicdani adalet bunu kabul edemez. Adaletle kamulaştırmalar yapılacak.

Holding ve patron ağalığı devri kapanacak. Patron toplumun kendisi olacak. Devleti ulusun iradesi yönetecek.

Ben, manevi miras olarak nassı-katı, hiçbir dogma, ayet, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum diyen Mustafa Kemal Atatürk zaten beni din ile ilişkilendirmek isteyenlere karşı mesafeli durun diye uyarmıştır.

Atatürk’ün fikirlerine bağlılık en büyük mirastır.

Benim için yas tutmayın büyük ölülere matem gerekmez, fikirlerine bağlılık gerekir.

İşte buna yüksek ahlakı gereği insanlık yararına kendi şahsi adına beklentisiz olma ilmi denir.

Hayatta en hakiki mürşit ilimdir sözünün manası budur. Bu mana ilk kez tarafımca Mustafa Kemal Atatürk’ü dine alet ederek aldatmak isteyenlere karşı açıklanmak zorunda kalınmıştır.

Önder Karaçay

About Önder Karaçay

✓ Gerçek adalet; hakkı, hak yiyenin kursağında arar. ✍️ Önder Karaçay
Bu yazı Önder Karaçay Yazıları içinde yayınlandı ve , , , , olarak etiketlendi. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Yorum bırakın