💠 Sonunun Geldiğini Anlayan Her Zalim Zulmünü Artırır

Dayatmacı her zihniyet için geçerli bir sonuçtur.

Sonu gelenin zulmünü artırması.

Dinci ideoloji büyük bir çıkmazın içinde çırpındıkça batıyor, battıkça çırpınıyor, sonunun geldiğini hissettikçe zulmünü artırıyor.

Hesapsız borçlanmanın, hesapsız saldırgan siyasetin, hesapsız dış politikanın, hesapsız beton ekonomisi ve hesapsız yapılaşma ile tefecilere kaynak aktarmanın sonuçlarıyla karşı karşıya kalınca bittiğini nihayet anladı.

İnsanlık siyasi şizofreniye örnek yeni bir vakanın bir kez daha şahidi oluyor.

Terör örgütleri ile birlikte yapıp ettiklerini, muhalefet yapıyormuş gibi, siyaset yapmaktadır.

Muhalefet muhalefet olmayınca işte böyle oluyor.

Gerçekçi olmayan bu yapılanmaların, yani suçlarını başkasına yüklemenin bir adı var.

Buna psikolojide, suçlu projeksiyonu denir. Kendi suçlarını başkaları yapıyormuş gibi düşünerek, yaşama tutunma hastalığıdır.

Bu durum; kişiler için bir düşünüş şekli ve hastalık olabilir.

Ancak bu tutum, topluma uygulanamaz. Bir siyaset biçimi olamaz.

Toplumu da yalan yanlış bilgiler sonucunda, yanlış düşünmeye ve gerçekçi olmamaya iter ki büyük insanlık suçlarının yaşanmasına yol açabilir.

Politik şizofreninin ilk örneği Nazi Almanya’da Hitler yaşattı.

Hesapsız siyasetlerinin sonucu ekonomide yaşanan hayat pahalılığı ile net bir şekilde ortadadır.

Serbest piyasa diye ortaya çıktıkları plansızlık, toplumun her köşesinden bir felaket olarak ortaya çıkmaktadır.

İşin içinden çıkamadıklarını gördüklerinde, bir gün Çin Modeli ertesi gün, Türk Modeli diye söylemler geliştirmektedirler.

Hepsinin içi boştur.

Yirmi yıl sonra üretim ve ihracatı hatırlamak zorunda kalan bir iktidarın iyi niyetli olduğunu söylemek körlüktür.

Tüm bunlar başından beri bir planlarının olmayışındadır.

İktidara, gelirken, sadece kamu kurumlarının ve üretim birimlerinin, satışını planlayarak gelmişlerdi.

Birileri sat arkandayız para vereceğiz dediler, siz yeni Osmanlı olacaksınız havucu ile hızlarını alamadılar. Komşumuz Suriye sıfır sorun iken sırf sorun oldu.

Kendi kazanımları olmayan Cumhuriyetin birikimleri, bitince, bunların elinde hiçbir plan kalmadı.

Felaketten çıkış planı olmayınca, baskı, şiddet ve kumpaslar ile yola devam etmeyi yeğliyorlar.

Toprak ve maden ruhsatlarını satmaktan başka çare bulamıyorlar.

Hiçbir siyasi parti ile bağım ve onlara inancım yok. Yalnız haksızlığa da tahammülüm yok.

On altı milyonluk İstanbul’un seçimle yönetime gelmiş Belediye Başkanını görevden almanın, Kayyum atamanın peşindedirler. Kayyum kumpası kendilerini kurtarmaya yetmeyeceği gibi bitişi kendi kararları ile hızlandırmış olurlar.

Ülkeyi sonu belli olmayan, meşruiyetten uzak bir maceranın içine sokmak isteğindedirler.

Hiç olmasını istemediğimiz şöyle bir senaryo ortaya çıkarsa;
İstanbul Belediye Başkanını seçilmemiş, atanmış bir İç İşleri Bakanı tarafından görevden alınmış olacak.

Tarihi skandal olur.

İstanbul belediye başkanı ile ilgili halk karar verir.

Tek kişi buna karar veremez.

Eğer mevcut belediye başkanı, yerini terk etmez ve “gelin, siz beni alın” diye direnirse, seçmenini de belediyenin çevresine çağırırsa, siz de büyük bir polis ordusu ve hatta orduyu getirip belediye başkanını makamından yaka-paça alıp, tutuklarsanız, bu ülke nasıl bir ülke haline gelir?

Bunu da mı bu topluma yaşayacaksınız?

Siz düne kadar emrinden çıkmadığınız batının işbirlikçisi değil miydiniz? Bugün yeni işbirlikçi adayını suçluyorsunuz. Hepiniz aynı yolun yolcususunuz. Hepiniz tarihe karışacaksınız. Türk milleti sizin gizli saklı hesaplarınız piyonu olmayacak artık.

Bu kumpasın şimdiden böyle bir aşamaya geleceği bellidir.

Yapmayın.

Bu ülkeyi böyle bir çıkmazın daha içine sokmayın.

Hırslarınıza yenik düşmeyin.

Akıllıca hareket edin.

Halkın kararına saygı duyun.

Her şeyi dış güçler masalına bağlamayın. Dış güçler oyununun içinde kim varsa gerçekten pişman olduğuna dair samimiyet görmek istiyoruz. İktidar ve muhalefet hiç biriniz de samimiyet yok.

Biri görevi bırakmıyor diğeri kaldığı yerden devam edeceğim diye yetki istiyor.

Bela mısınız bu ülkenin başına?

Çünkü sonunda kendiniz de bu yalana inanıp, ülkeyi yaşanmaz bir yer haline getiriyorsunuz.

Kaybetmeyi kabullenmek erdem gerektirir.

Biz bir daha hiçbirinize kanmayacağız. Aldatmak artık o kolay değil.

Önder KARAÇAY

About Önder Karaçay

✓ Gerçek adalet; hakkı, hak yiyenin kursağında arar. ✍️ Önder Karaçay
Bu yazı Önder Karaçay Yazıları içinde yayınlandı ve , , , , , , , , olarak etiketlendi. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Yorum bırakın