🗣️ Özelleştirmelerin Ne Olduğunu Düşman İle Yeniden Savaşmak Zorunda Kaldığımızda Anlayacağız

Toplumların hayatında neler yaşanacağını önceden öngörmek hem kolay hem de zordur.

Düşman ile işbirliği içinde olanların bunun anlaşılmaması adına maddi olanakları kullanarak halkın kandırılması karşısında bilinçli olmayan insanların anlaması zordur.

İşbirlikçi olmayan ve bilinçli olan her yurttaş neler yaşanacağını önceden öngörebilir.

Şahsi çıkara satılan hiç kimse bunu gördüğü halde görmezden gelir.

✓ Siz kendiniz için çalışmazsanız, birileri gelir sizi kendisi için çalıştırır.

Yukarıdaki söz Muhammed Ali Clay’a ait.

Osmanlı imparatorluğu çağı yakalayamadığı için düşmana yenilme sürecini özelleştirme benzeri bir borçlandırma süreci sonrasında yaşadı.

Her işgal ve sömürgenin arkasında küresel tefeciler vardır.

Osmanlı sonrası dahi devrimci Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde kurtuluş savaşı vererek kurulan Türkiye Cumhuriyeti çok partili işbirliçi siyaset ve yönetimler sayesinde özellikle 12 Eylül 1980 askeri darbesini öncesi alınan 24 Ocak kararları ile düşmanın ülkemizi istila ve işgal etme sürecini yaşamasının yolunu açtı.

Bugün hiçbir siyasi parti bu işgale son verecek Mustafa Kemal Atatürk’ün yaptığı gibi kamulaştırma kararı akacak bir plan ve program ile ülke yönetimine talip değildir.

Kamulaştırma planı ve programı ile halktan yetki isteyen partiyi ya kapatırlar ya da iktidar olduğunda ve kamulaştırma kararı aldığında düşman ile yeniden bir kurtuluş savaşı vermek durumunda kalacağız. Çünkü düşman yetmiş yıllık bir hazırlığı kaybetmemek için içimizde her türlü hazırlığı ve sürdürülebilir sömürge düzenini devam ettirmek adına her işbirliçi yapıyı kullanıyor.

Son yirmi yılda adeta işgalin şövalyesi gibi özelleştirme talanını yasalarla peşkeş çeken iktidar bu çıkmazdan geri dönme yoluna girmediği gibi, bugüne kadar bu iktidarın koltuk değneği olan muhalefet bu işgalin devamı ve sürdürülebilir sömürge düzenini devam ettirmek adına aynı yanlışın içinde istilacıların çıkarları lehine çalışmaya devam etmektedir.

Son yirmi yılda yaşadıklarımız bol para tefeciliğidir.

Bugün millet küresel istilacı şirketlere ve yerli işbirlikçi sermayeye müşteri yapılarak adeta soydurulmaktadır.

Hayat pahalılığı bu sürecin bir sonucudur. Bilinçli bir çabanın ürünüdür.

Herkes Muhammed Ali Clay’ın sözünü ettiği kendimiz için çalışmadığımız, kendimize ait olan herşeye sahip olmadığımız için başkalarına hizmet eden köle olan bir toplum olarak kendimizi bulduk.

Herkes bugün suçlu arıyor.

Suçlu kim mi?

Özelleştirmelere karşı çıkanlara karşı çıkan ve onları suçlayan bu düzene hizmet eden, destek veren herkes suçludur.

Bunun bedeli yeniden savaşarak bize ait olanı geri almaktır.

Bu kararlılığı göstermeden özgür, tam bağımsız, üreten ve müreffeh bir ülke ve toplum olmamız mümkün değildir.

Düşman sadece işgal etmekle kalmadı. Aynı zamanda herhangi bir kamulaştırma ve bu sömürü düzenine son vermeye karar verdiğimizde bize saldıracak her türlü hazırlığı yapmaktadır.

Bunu sorumlu bir yurttaş olarak bizler görebiliyorsak bize karşı ülkemizi yöneten ve yönetmeye talip olanların da ya görmeleri gerekir ya da bu işten el çekmeleri gerekir.

Bu ülkenin ve toplumun geleceğinin daha fazla karartılmadan kurtarılmaya ihtiyacı vardır.

Devrimle kurulmuş Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Milleti o kararlılığı gösterebilecek tarihi birikim ve iradeye sahiptir.

Bir ülkeyi kurtarmaya bir savaşı kazanmaya sade silah gücü yetmez.

En büyük silah manda ve himaye kabul edilemez çıkışı benzeri birlik ve beraberlik içinde kararlılıktır.

✓ Hırsızlar arasında kavga çalarken değil, sıra çaldıklarını bölüşmeye ve paylaşmaya geldiğinde çıkar.

✓ Hırsızlar ile haklılar arasında kavga veya savaş haklı olanlar kendi haklarına sahip çıkma kararlılığı gösterdiğinde çıkar. Nitekim Türk Kurtuluş savaşı böyle bir savaştır. Güçlü batılı hırsızlara karşı verilen bu savaşı haklı ve kararlı olduğu için Türk Milleti kazanmıştır. Bu kararlılığı yarın gösterdiğimiz de yine bu hırsızlara karşı bu savaşı biz kazanacağız.

Dünya’da çıkan, çıkarılan veya çıkacak olan bütün savaşlar anlamaya çalışırken; iki devlet, iki kişi, iki çıkar grubu arasında ki bir kavgayı değerlendirirken bunu dikkate alarak değerlendirirsek daha doğru yargılara o zaman varmış oluruz.

Her uyarı önceden tedbir alma amaçlı bir çabadır.

][ Önder KARAÇAY ][

About Önder Karaçay

✓ Gerçek adalet; hakkı, hak yiyenin kursağında arar. ✍️ Önder Karaçay
Bu yazı Önder Karaçay Yazıları içinde yayınlandı ve , , , , , , , , olarak etiketlendi. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

2 Responses to 🗣️ Özelleştirmelerin Ne Olduğunu Düşman İle Yeniden Savaşmak Zorunda Kaldığımızda Anlayacağız

  1. Önder Karaçay dedi ki:

    🗣️ Aydınlık ve Karanlığın Savaşı

    Aydınlık ve karanlığın savaşını arı ve sinekler ile yapılan bir deneyim verdiği çıkarımlar ile betimleyen anlamlı bir alıntı ile anlatmak istiyorum.
    “Arıları ve sinekleri ağzı açık
    bir şişeye koymuşlar.
    Şişenin taban tarafını ışığa doğru,
    Açık olan ağız kısmını da karanlığa doğru yerleştirmişler.
    Arıların hepsi ışık olan tarafa doğru ilerlemiş .
    Ama şişenin tabanı kapalı olduğundan dışarı çıkmayı başaramamışlar.
    Bu arada sinekler, şişenin ağzına doğru doluşmuşlar ve dışarı çıkıp karanlıkta kaybolmuşlar.
    Karanlık tarafta bulunan şişenin açık ağzına doğru tek bir arı bile gitmemiş…!!!!!
    Camın önünde ışığa doğru çabalamaya devam etmişler.
    İnsanın aklına hemen arıların akılsızca davrandıkları geliyor.
    Ancak daha derinlemesine düşününce;
    Karşımıza anıt gibi dikilen bir yaşam tarzı ortaya çıkıyor….
    A. Einstein e göre arılar olmazsa, insan yaşamı 4 yıl sonra son bulur…
    Arılar nerede, hangi çiçek ile besleneceğini bilen, yüzlerce kovan arasında kendi kovanını bulabilen, Ve o kovanın yüzlerce peteği arasından kendininkine yumurtlamayı hiç şaşırmadan uygulayabilen bir canlıdır…
    Ve bu olağanüstü canlı Nasıl olur da şişenin ağzını bulup çıkamaz değil mi?
    Kuşkusuz Işığa doğru yürüyenlerin önünde her zaman engeller olacaktır…
    Onlar, engellere rağmen ışıktan vazgeçmeyeceklerdir…
    Ve bu uğurda da gerektiğinde ölmeyi göze alabileceklerdir.
    Sinekler ise karanlığa doğru
    sıvışan kaçaklardır.
    Hiç umursamadan Karanlığa doğru yürüyenlerdir.
    Sinsi, ilkesiz, yüreksiz, korkak, bencil varlıklardır.
    Sadece kendi yaşamları değerlidir.
    Nerede yemek varsa, nerede rahat yaşayacaklarsa, nerede çok para kazanacaklarsa oraya giderler. Değerlerin bi önemi yoktur….
    Arıyı kovalamak isterseniz o kaçmaz, sizinle savaşır.
    İğnesini sapladığında öleceğini bilerek savaşır.
    Ve değerleri için ölür.
    Ama sinekler kaçarlar. Sonra yılışık yılışık tekrar dönerler terkettikleri yere…
    Mikrop taşıyan ayaklarıyla ezerler; yaşadığımız her yeri…
    Arılar yumurtalarını yalnızca kovanlarına bırakırlar.
    Oysa sinekler her yere yumurtlar, her yerde ürerler.
    Çöplüklerde, tuvaletlerde, bataklıklarda… Onlar için yumurtalarını bırakacakları yerin bile hiç önemi yoktur.
    Sinek olup karanlığa mı?
    Arı olup aydınlığa mı?
    Engellere rağmen ışığa yürüyenlere, ışığa ulaşmak için çabalayanlara, insanca değerler yaratma adına mücadele edenlere ve ışık saçanlara selam olsun!..
    Not: Emin Gökalp’in Facebook sayfasından alıntı yapılmıştır.

    Arı gibi çalışmak, arı gibi aydınlığı ölümüne savunmak zorundayız. Aksi takdirde sineklerin içinde karanlığı bir yaşam biçimi olarak kabul ederek bu hayatı ısmarlamak zorunda kalacağız.

    ][ Önder KARAÇAY ][

    Liked by 1 kişi

  2. Önder Karaçay dedi ki:

    Biz savaşımızı bizden biri gibi görünenlere karşı veriyoruz. Bizdenmiş gibi davranan işbirlikçilere karşı savaşı kazanmanın zorluğu sebebiyle bizden olmayanlara karşı savaşımız sekteye uğruyor.

    Önder KARAÇAY

    Liked by 1 kişi

Yorum bırakın