🌔 Borç Veren, Emir de Verir

Borç veren emir verdiği gibi borç alan emir alır.

Emir alan taviz verir.

Mustafa Kemal Atatürk sonrası ülkemiz batı ile ilişkilerini milli çıkarlar yerine batının çıkarlarına hizmet edecek şekilde bir borca bağımlı ülke haline getirildi.

Batı adına ve lehine bunun anlamı çok açıktır. Kurtuluş savaşının intikamını bu yolla almaktan daha iyi bir yöntem olamazdı.

Bunun sebebi batı işbirlikçisi siyasettir.

Yaşadığımız diğer her sorunun kaynağı borca bağımlı bir ekonomidir.

Altılı ganyan partileri bir ittifak kurarak rejimi değiştirerek ülkemizi içine düşürüldüğü çıkmaza çare adına halk yararına hiçbir çözüm bulamadıkları gibi ittifak ortakları batıdan yeniden borç bulabileceğini söyleyen hatta ekonomi yinetimini bu borcu bulacak batı işbirlikçisi olduğunu söyleyenlere amanet edeceklerini beyan ederek yarı sömürge düzenin sürdürülebilir olması adına siyaset yapmaktadırlar.

Bu konunun çok daha derinlemesine iyi anlaşılması için profesör doktor Cihan Dura’nın ‘Dış Borçlanma Bir Tuzak mıdır? yazısını olduğu gibi başka bir yorum yapmadan yazıya alıntı yaptım.


DIŞ BORÇLANMA BİR TUZAK MIDIR?

Hemen yanıtını vereyim: Evet dış borçlanma genellikle bir tuzaktır. Çünkü bir ülkeyi ele geçirmenin en emin ve kestirme yolu o ülkeyi borçlandırmaktır. “Çünkü borçlunun boynu eğik olur”. “Borç almaya alışan, emir almaya da alışır. Çünkü Atatürk’ün dediği gibi “İstiklalini kaybetmenin en iyi yolu, sahip olmadığınız parayı sarf etmektir”.

Neden bu böyledir? Şundan ki her zaman ve her yerde “insanın insanı sömürüsü” diye, binlerce yıldır değişmeyen, üstesinden gelinemeyen lanet bir “yasa” var. Bu sömürü içte var, dışta var; dışta yani dünya çapında olanına “Emperyalizm” diyoruz. Faili Çirkin Batı’dır, Derin Merkez’dir; kurban ise aralarında Türkiye’nin de bulunduğu Çevre ülkelerdir. Emperyalizm tarih boyunca oluşturduğu belirli bir mekanizmayı kullanarak sömürüyor kurban seçtiği ülkeleri.

Borçlandırma bu mekanizmanın temel parçalarından birini oluşturur.
I) Merkez ülkeler -daha doğrusu bu ülkelerde yerleşik olan Derin-Merkez- Çevre ülkelere kendi çıkarlarına uygun politika veya uygulamaları benimsetmek ister (Bunun en açık örneği günümüzde ABD’nin, Avrupa Birliği’nin Türkiye’den talepleridir). Bu talepleri gerçekleştirmenin en emin yolu, söz konusu ülkeleri kendilerine muhtaç duruma düşürmek ve bu durumu sürekli hale getirmektir. Peki nasıl? O ülkeleri kendilerine borçlandırarak, içinden kolay kolay çıkamayacakları şekilde borç batağına iterek… Bunun gerçekleştirilmesinde en büyük yardımcıları ise, o ülkede var olan, bazen de kendi çabalarıyla oluşturdukları veya genişlettikleri işbirlikçi kadrolardır, Atatürk’ün nitelemesiyle “dahilî bedhahlar”dır.
Sömürü mekanizması hedef ülkeye serbest ticaretin dayatılmasıyla işlemeye başlıyor. Serbest ticaret çeşitli yollardan, savaş, tehdit, ikna ya da günümüzde görüldüğü şekilde Avrupa Birliği gibi uluslararası ekonomik bütünleşme girişimleri yoluyla dayatılıyor. Türkiye özellikle 1995 Gümrük Birliği Antlaşması çerçevesinde bu silahın etki alanı içine girmiş bulunuyor. Serbest ticaret, uygulandığı her yoksul ülkede olduğu gibi Türkiye’de de gösteriş tüketimini artıyor. Henüz genç olan yerli sanayiler yabancı rekabet karşısında dayanamayarak çöküyor. Yurt içi üretim yetersizleşince ithalat, buna bağlı olarak dış açık artıyor. Bir yandan da ekonomik olmayan yatırımlar teşvik ediliyor. Bu akımlar da dış açığı şişirince, yani döviz giderleri döviz gelirlerini baş edilemeyecek derecede aşınca, ülke borçlanma zorunluluğu ile karşı karşıya bırakılmış oluyor.

Türkiye Cumhuriyeti ne yazık ki Atatürk’ün aramızdan ayrılışından sonra, yeniden borca batırılmış, borç bağımlısı bir ülke haline getirilmiştir. Özellikle son 10 yılımız tam ve çılgınca bir dış borçlanma dönemi olmuştur. Artık Devlet tıpkı 1870’lerin Osmanlısı gibi ancak borç parayla ayakta durabilir bir haldedir. Yeni borç talepleri Türk hükümetlerinin vereceği -ekonomik, politik, askerî, kültürel- ödünler karşılığında yerine getirilmektedir. Atatürk’ün tam bağımsızlık ilkesinin adı bile anılmıyor. (31.12.2009) Prof.Dr. Cihan Dura
… …
https://www.cihandura.com/tr/makale/-DIS-BORCLANMA-BIR-TUZAK-MIDIR-563 sitesinden alıntıdır.

][ Önder KARAÇAY ][

About Önder Karaçay

✓ Gerçek adalet; hakkı, hak yiyenin kursağında arar. ✍️ Önder Karaçay
Bu yazı Önder Karaçay Yazıları içinde yayınlandı ve , , , , , , , , , , , , , olarak etiketlendi. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Yorum bırakın