🏷️ 28 Şubat Süreci ve Üç Kağıt Ekonomisinin Talanı

28 Şubat’ın iki anlamı var.

✓ Birincisi askerler görevini yaptılar. 15 Temmuz ve fetö terör örgütü orduyu ve askerleri haklı çıkardı.

✓ İkincisi 28 Şubat operasyonunu aynı zamanda sermayenin kendi iktidarını çıkarma operasyonu olarak görmek gerekir. Sermaye 2002’de iktidara getirilecek parti için zemin buldu. Medya ile destek verdi. İktidar değiştikten sonra talan başladı. Askerler tedbir alınmazsa irtica bin yıl sürer dediler. Başladı sürüyor bin yıl. Tarikat ve cemaatler devleti adeta parsellemiş durumdalar.

28 Şubat uyarısını yapan askerlerin bugün milli güvenlik kurulunun kararlarının dava konusu yapılması ve komutanlara ceza verilmesi siyasi bir davadır. Tek amacı Erbakan adına hesap soruyurmuş gibi bir algı üretilerek o ideolojinin oylarına talip olma girişimidir.

Nitekim sermaye adına sahaya sürülen yeni partiler ile muhalefet partilerinin ittifakı da bu oylara talip olmak adına bu tarihi baz alarak bir çaba içerisinde olduğunu yaşıyoruz. Her iki çabada Türk Milleti aleyhine sonuçlar üretecektir.

Bizim konumuz ise 28 Şubat sonrası talan ile ilgili yapılanlardır.

12 Eylül askeri darbesinin ardından kuruldu üç kağıt ekonomisi.

Darbeci Kenan Evren sermayenin talepleri ve çıkarları doğrultusunda yasalar çıkardı.

Grevi yasakladı. Emeği sermayenin sömürmesine yasal destek verdi.

Anayasanın içine özelleştirme yasası halka onaylatılarak halka ait ne varsa bedavaya sermayenin ve yabancı istilacı sömürgeci şirketlerin eline geçmesinin önü açıldı.

Kağıttan servetlerin vergi ödemeden para çoklamaları için offshore borsa açıldı.

Döviz serbestisi peşinden geldi. Bugün faiz ve kur oyunları ile zenginleşen işbirlikçiler tasarruflarını bankalarda yabancı para cinsinden mevduat ile tutarak parayla para kazanmaya başladılar.

Bankalar topladıkları bu paraları üretim, ihracatın ve ticaretin finansmanı yerine bireysel kredi vererek yasal tefecilik yoluyla halkın muhtaçlığını sömürmektedirler.

Karşılıksız para basma yetkisi veren kredi kartları bugün halkın tencere kaynatmasının, ihtiyaçlarını karşılamasının tek seçeneği olmuştur. Halk sermaye ve tefeci bankalara müşteri yapılmış soygun itina ile devam etmektedir.

Borsa, döviz, faiz oyunları yoluyla her beş ya da on yılda sermayenin tetiklediği krizler ile vurgunlar vuruldu. 2001 yılı krizi bu anlamda en ibret verici örnektir. Merkez Bankası başkanı Gazi Erçel kurun iki katına çıkacağını bazı holding bankalarına haber vererek bir gecede servetlerine servet kattılar. Bunun bedelini Türk Milleti ödedi. Hesabı yargı önünde sorulmadı. Karşılığı millete geri iade edilmedi. Merkez Bankası başkanı Gazi Erçel Bilderberg mafyasının gizli toplantılarına katılmış birisiydi. Mustafa Koç bu mafyanın ülkemiz ayağını yönetiyordu. Hala Ömer Koç buraya hizmet etmeye devam etmektedir.

24 Ocak kararları ile darbenin önü açıldı, Anayasa ile özelleştirmenin önü açılarak batının işbirlikçisi bir zihniyet kitle imha silahı medya kullanılarak iktidara getirildi.

Bütün bu üç kağıt ekonomisinin tüm kararları sanki ahlaki ve hukuki gibi halka onaylatılarak yapıldı.

Sonraki yıllarda koalisyon dönemleri oldu.

28 Şubat süreci nedir?

Necmettin Erbakan’ın yönettiği Refah Partisi birinci parti oldu ve koalisyon kurdu.

İrtica, tarikat ve cemaat faaliyetleri laikliğe karşı tehdit olduğu için Milli Güvenlik Kurulunun kararları gereği devrim kanunlarının korunması adına orduya yasal bir görev verdi. Ordu bu süreçte görevini yaptı.

Bunu fırsat bilen sermaye ve emperyalizmin ülkemiz yönetimi ile ilgili hazırlığı derhal devreye sokuldu. Dinci ideolojinin birinci parti olduğu ve oyların 28 Şubat bahane edilerek daha yüksek bir oy ile yeni bir dinci ideolojiyi savunan bir partinin iktidara getirilme ortamı hazırdı.

Sonra ki süreç 2001 krizi sermayenin kur vurgunu ile sonuçlandı.

2002 seçimlerinde laikliğin tehdidi tarikatlar koalisyonu iktidar oldu.

Bugün 28 Şubat sürecinde görevini yapan komutanlara karşı tutumları yine seçimde oylarını konsolide etmeye yönelik bir tutumdur.

28 Şubat sürecini sermaye ve siyaset işbirliği kendi niyetleri lehine kullanmak için yine kitle imha silahı medya kullanılarak irtica hedefinde ki siyasi partinin içinden birileri gömlek değiştirerek iktidara getirildiği süreçte 2002 yılında özel bir bankada memur olarak çalışıyordum. Banka bize yazdığı mektupta sanki kendileri iktidara gelmiş gibi ekonomide çok önemli değişiklikler olacağını bizlere haber veriyor buna uygun değişim projesi başlatıyorlardı. Çalıştığım holding bankası iktidara gelen partinin neler yapacağını işbirliği içinde değillerse nereden biliyorlardı? O mektubun bir nüshası elimde günü geldiğinde gerekirse o mektubu da yayınlayacağım.

28 Şubat’ın o gün Milli Güvenlik Kurulunun orduya vermiş olduğu görevi ifa eden komutanları irticanın bin yıl sürecek bir süreç olacağı öngörüsünü bugün çok iyi okumak gerekiyor.

Devlet tek bir kişiye teslim edildi. Tarikat ve cemaatler ile çok sıkı bir bağı olan ve ne istedilerde vermedik diyerek 15 Temmuz darbe girişiminin yaşanmasına sebep olan bir cemaat ile işbirliği yaptığı bilinen, bu cemaatin siyasi hiçbir bağlantısı nedense bulunamayan, kendi açtıkları bankaya para yatıran insanların suçlandığı, yasal izinle faaliyet gösteren dershaneye kayıt olan ve orada çalışan masum insanların suçlandığı bir süreç yaşandı. Bu cemaat ile işbirliği olan o cemaati öven siyasetçiler hala her siyasi zeminde özellikle iktidar içinde siyaset yapmaya devam ediyorlar.

Nitekim bugün ülkeyi tek kişi olarak tüm kararları alarak yöneten Cumhurbaşkanı sermayeye bir konuşmasında hiç bir greve sizin çıkarınız için izin vermedim diye onlara bağlılığını itiraf etmiştir.

12 Eylül’ün sivil dönemi devam ediyor. Sata sata özelleştirme yoluyla satılacak kurum kalmadı. Milli üretimi bitirerek ithalata, borç ve tüketime mahkum bir ülke haline getirildi.

Topraklarımız, maden ruhsatlarımız yabancılara tek bir kişinin kararları ile haraç mezat satılıyor.

12 ayrı ülkede Tapu ve Kadastro müdürlüğü satış ofisi açması için yasal çabalar sürüyor.

Bütün bunları millet adına iktidar benim ve sözde millet adına her istediğimi yaparım düşüncesi ile yaptı/yapmaya devam ediyor.

Halk hayat pahalılığı karşısında perişan durumda. Kredi kartları aracılığıyla tefeci bankalara mahkum olmayan insan neredeyse kalmadı.

Son kırk yılda bu üç kağıt ekonomisinden yerli işbirlikçi sermaye ve yabancı istilacı sömürgeci şirketler çıkar sağladılar.

Bugün yerli işbirlikçi sermayenin ve yabancı istilacı sömürgeci şirketlerin amacı aşırı yıpranan iktidarın elinden bir başka işbirlikçiye yönetim yetkisini vermek için halkın onayı ile ittifak nifakları kurularak yine kitle imha silahı medya kullanılarak yeni bir kumpas bin yıl sürmesi istenen zulmün taşları adına o yola döşeniyor.

Şu kardeşinize yetki verin faiz maiz her türlü sorunu çözeceğim dediği halde bugün ülke ekonomisi iflasın eşiğine getiren ve bir sonraki seçimi kazanmak dışında halk yararına hiç bir çabası olmayan bu zihniyetten muhalefetin ittifakının ne farkı var?

✓ Ülkemiz Mustafa Kemal Atatürk sonrası aynı oyunlar, değişik aktörler kullanılarak yeni bir maske ve makyaj ile piyasaya sürülerek toplum kitle imha silahı medya aracılığıyla aldatılarak bugün ki ekonomik ve siyasi kriz ile karşı karşıya kalmıştır.

Bugün siyaset toplum yararına olmayan iki seçenekli bir dayatmada bulunmaktadır.

✓ Birincisi ülkemizi son yirmi yılda kendi ifadeleriyle ikinci ekonomik kurtuluş savaşı vermek zorunda bırakan işbirlikçi dinci ideoloji,

✓ İkincisi halk yararı yerine sermaye çıkarına yarı sömürge edilmiş olan ülkenin sürdürülebilir sömürge düzenini devam ettirmek adına toplumdan yetki isteyen işbirlikçi muhalif ittifaktır.

Cumhuriyete karşı yıkım projesinin başlangıcı çok partili siyasi dönemin başlangıcı ve Demokrat Parti’nin iktidara geldikten sonra işbirlikçi niyetinin gereğini yaparak bu karşı yıkımı başlamasıdır.

12 Eylül sonrası iktidar olan Anavatan partisi ile zengin edilenler 2001 yılı krizinde çoğu servetini kaybetti o şirketler millet ve devlet yerine küresel sömürgeci ve istilacı şirketlere bedevaya satıldı.

Son yirmi yılın zenginleri ve Demokrat Parti’nin her mahallede bir milyoner beslemesi zenginleri ise son yirmi yılda kendilerinin bile hayal edemeyeceği kadar zenginleştirildiler. Devlet yok şirketler var diyen zihniyet bunlar.

Türk Milletinin önündeki en önemli sorun aşırı büyümüş ve işbirlikçi bir tehdit olan sermayenin haddini bilmek zorunda kalacağı düzeyde küçülmesini kamulaştırma ile sağlamak olacaktır.

Son ekonomik paket Türk Milletinin yastık altında bulunduğu iddia edilen altınların bankacılık sistemine girmesinin yolunu açarak milletin kefen parasını da paketleyerek sermayenin el koyma girişimidir.

][ Önder KARAÇAY ][

About Önder Karaçay

✓ Gerçek adalet; hakkı, hak yiyenin kursağında arar. ✍️ Önder Karaçay
Bu yazı Önder Karaçay Yazıları içinde yayınlandı ve , , , , , , , , , olarak etiketlendi. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Yorum bırakın