🎯 Suyunuz Ne Kadar Isıtılmış Biliyor musunuz? 🎯

🎯 Suyunuz Ne Kadar Isıtılmış Biliyor musunuz? 🎯

Hiç sanmıyorum! Suyun ne kadar ısıtılmış olduğunu neyle ölçmek gerektiğini biliyor musunuz?

Hangi suyla ısıtıldığınızı biliyor musunuz?

Bilseydiniz ve bildiğiniz halde harekete geçmiş olsaydınız bu halde olur muyduk?

Ne demişti Mustafa Kemal Atatürk;

Bir kurtarıcı beklemeyin o kurtarıcı kendiniz olun.

Kurtarıcı değilim kendini kendi mücadelen kurtarır demek adına bir hatırlatıcıyım.

Suya atılan kurbağa adlı veya cam tavan sendromunu bilmeyen yoktur.

Bazı konuları sadece bilmek yetmez. Bildiğiniz o konu aleyhinize bir durum ise ne yapmanız gerektiğini de biliyor olmanız gerekir.

Yıllarca bu tür örnekleri bu sistem sizlere piyasa kitapları ile okuttular kişisel gelişim adı altında geliştiğinizi sandınız.

Bu gelişimin sonucu ortada.

Demek ki sadece kendini kitap okudum bilgi öğrendim ben gelmiştim demek yetmiyor.

O bilgi ile ne yaptığınız önemli.

Bu sendromu anlatayım bunun üzerinde vurucu cümleyi en sonunda yazacağım.

Bir kurbağayı kaynar suyun içine atarsanız tepki olarak kendini hemen dışarı atar. Ancak, aynı kurbağayı ılık suyun içine korkutmadan koyarsanız öylece kımıldamadan durur. Suyu yavaş yavaş ısıtırsanız sıcaklık yükselirken kurbağa hiçbir şey yapmaz tersine keyif de alır. Yükselen sıcaklıkta kurbağa gittikçe daha çok sersemleyecek, ta ki dışarı çıkacak hali kalmayıncaya kadar. Kaçmak için hiçbir engel kalmadığı halde dışarı kaçmaz ve haşlanıp pişer. Çünkü kurbağanın sinir sistemi ani değişikliklere programlanmıştır, yavaş değişimlere değil. Durumumuz aynen budur. Kültürel değişim, toplum mühendisliği gibi stratejik değişim programlarında yukarıdaki nedenden dolayı değişimi fark edemezsiniz çünkü değişim zamana yayılmıştır ve yavaş yavaş değişim işlenir sonucu mutlaka değişimdir. Kurbağanın kaderinden kaçmakta bizlerin ellerinde…

Cam tavan da kurbağanın üzerine önce cam bir kapak kapatılır. Bir kere zıplar kapağa çarpar. Sonra su iyice ısıtılır. Kapak kaldırılsa bile kurbağa kapağın orada olduğuna inanmış ve bağnaz bir zihniyete kavuşmuştur artık. Ona her kötülüğü yaptırabilirsiniz.

Siyasette başı secdeye değene ülkeyi emanet etmeyip kime emanet edeceğiz diye din adı altında ki sömürü düzeni de bir toplumun bu sendroma maruz kalmasıdır.

Her mahallede bir milyoner adı altında sözde bize ait sermaye adı altında emperyalizmin finans karakolu olan zihniyete sahip çıkmak aynı sudur.

Her mahallede bir üreteceğiz diyen din suyunu emperyalizmin çıkarına sizi haşlamak için ısıtan din tabağına sizi atanlar onlardır.

Bu yüzden suyumuz ne kadar ısınmış buna bakmak gerekir.

Yüz derecede kaynama noktasına gelmiş ise geçmiş olsun siz pişkin ve pişmiş bir işbirlikçi olmuşsunuz demektir. Sizi yok etmek için suya atanın işbirlikçisi kendiniz olursunuz.

Emperyalizm yetmiş beş yıldır Türk ulusuna işte bu tür bir kötülüğü din ve para sömürüsü suyu ile yaptı. Suyu ısıttı. Mayıştınız.

Su kaynamadan suyu sürekli suya atılanlar adına yarım asırdır kontrol eden o Türk suyu ısıtan ateşi kesti.

Sizin bu uyuşturulduktan ayrılmanız ile zulmün ömrü eşit.

Yaşananlara karşı bakış açınız sonuçta acınız olmasın.

Bir insanın veya toplumun bazı adımlar atmasının önüne duvarlar örülü olmadığı halde duvar örülü olduğuna kendini inandırması demektir.

Bu psikoloji ile kimse adım atamaz ve zamanla toplumsal bir salgına dönüşür.

Bir insanın kendisini kısıtlamasının kaynağında bilgi ve özgüven eksikliği yatar. Tüm toplum aynı tuzağa düştüğü zaman o toplumda zulüm bitmek bilmez.

Son yirmi yılda bu travma sonucu bu toplum bu hale geldi.

Bunu kırmak için yaşamım yaratan tarafından sırlandı. Düşman bunu anladı bu toplumun büyük kısmı bunu bilenlerin çabasızlığı yüzünden zulüm uzadı. Tam on yıl kaybettik.

Her sorunun çözümünü Mustafa Kemal Atatürk’ten beklemek yerine her insanın bir Atatürk olması gerektiğini bilmek gerekir.

Yaşam zamanı geldiğinde sorumluluk alarak tarih sahnesine çıkmaktır. Tüm toplum sorumluluk alıp yürek meydanına çıktığında devrimler gerçekleşir. Bu kural hiç değişmez.

Dünya gündemini belirleyen artık Türkler olacak.

Fısıltı olmaktan çıkacağı güne gebedir.

Bu benim görevimi layıkıyla yaptığım halde bunu bilenlerin hiçbir çaba göstermemeleri sonucu uzadı.

Bunun bir Türk dünyaya bedeldir sözünün ispatı ile de ilgisi var.

Ne bir eksik ne bir fazla yaşandığı gibi tarihi yazmaya devam ediyorum.

Önder Karaçay

About Önder Karaçay

✓ Gerçek adalet; hakkı, hak yiyenin kursağında arar. ✍️ Önder Karaçay
Bu yazı Önder Karaçay Yazıları içinde yayınlandı ve , , olarak etiketlendi. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Yorum bırakın